HOŞÇAKAL ISSIZLIĞI


·                       Uzun bir arayı kapatmaya çalışarak tekrar ara verilmesi ne tuhaf değil mi? buna hayatın zamana bağımlılığı demek istiyorum. Evet hayatım zamanın içinde öyle kaybolmuş ki hayatımın içindeki zamanımı fark edemiyorum. Öylesine işlenmiş bir yaşam - zaman ilişkisiymiş gibiyim sanki. Zamanın tik taklarında kendimi, kendi yaşamıma salladığım oltanın ucuna bağladığım yemim. Denizin bulanıklığında nereye sürükleneceğimi bilmediğim akıntının içindeyim. Suyun ağırlığı ruhumda , ruhumunki bedenimde hapsolmuş. Benden öte bir ben biliyorum içimde unuttuğum, gölgemin bile silikleştiği bir ben. Silik bir gölgeye sahip olsam da bir ben içimde var olan ve o beni ayağa kaldıracak ruhuma ışığım yok , ışığımı yansıtacağım bir gölgemin olmadığı gibi.
       Karanlık bir düzlem içinde kare bulmacaların bulunamayan harfleriyim. Ben, üzeri siyaha boyalı kareler, siyahın asaletine beyazın saflığı bulaşan hayatın grisiyim ben. Zamanın - yaşamına , yaşam - zamanımın teğet geçtiği bir hayatım ben. Teğetlerin ardında kalansa koskocaman bir hoşçakal ıssızlığı...

 

01.03.2013

s.t. istanbul

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder