babaannem


Gittiğinden beri yarılı bir kuş gibi yüreğim babaannem.. yokluğunda iyleşmeye çalışan. Rüyalarda ve resimlerinle avunan. Geride bıraktıklarında boşluk tüm bedenlerinde doldurulamayan… sana giyidirirken beyaz gelinliğini; yüzündeki gülüşünü, mutluluğunu biliyorum çünkü düğünün vardı babaannem. Çok sevdiğin dedem seni bekliyordu kollarını açmış üstelik yanında biricik oğlun ve torununla birlikte. Sen çok mutlusun şimdi orda biliyorum kocaman ailenle bizi seyrediyorsun gülümseyerek.
Seni ziyarete gelemediğim için özür dilerim babaannem; kızıyorsundur beni unuttu diye. Seni unutmadım nasıl unutabilirim adın var üzerimde gururla taşıdığım ve taşıyacağım,ayaklarımın üstünde durmayı öğrettiğin, hayatı anlattığın seni taşıyorum ben. Ama alışamadım babaannem yokluğuna o yüzden gelemiyorum yanına. Bu ilk bayram sensiz geçireceğim ve çok zor benim için nasıl geçecek onu da bilmiyorum ya…ama tek tesellim babaannem yanımızda iken bir melektin kanatları olmayan şimdi ise mis gibi bahçelerin ,ırmakların bal kaymakların arasında ki ailene ,çok sevdiğin kardeşlerine kavuşan hakiki bir meleksin. Sama sevdiğimi hiçbir zaman yüzüne karşı söyleyemedim ama bunu da sen öğretmiştin babaannem . şimdi söylüyorum seni çok seviyorum..
ÇOK ÖZLEDİMMMM
s.t

sen

Tarifi mümkün olmayan duygularım
unutulmazlarımın kaynağı olan gözlerin
nedenlere bağlanamayan aşk denizim
anlasana sende kaybolduğumsun
içindeyken uçsuz bucaksız gözlerinin
perderpey içinde güçsüzleştiğimsin
ebediyen sende hapsolduğum
karanlıklarda bulduğum güneşimsin..

s.t

mektup

mektup
ne mektuplar yazdım
ıslak kumlara
yağmurla ıslanıp
tuzlu sulara karışan
ne gözyaşları döktüm
çöllerde serap olan
öyle yağmurlarda ıslandım ki
gözyaşlarıma perde olan...

s.t

gönül denizi

gönül denizimde pupa yelken gözlerin
uçsuz bucaksız ufuklarımda gezinir
gün batımında dalgalarla dans eden nefesin
martıların kanatlarında bana ulaşır
gönlümün gecesinde yıldız gözlerin
karanfil yumuşaklığında tenimde gezinir
ateşidir gönlümün gözlerin
yanar volkan misali (gibi)
sönmeyecek batsa da güneşi gönlümün
gözlerin misali....

s.t
04.06.2008

birazdan

birazdan ne zamandır?
Ellerin birazdan mı ellerimin olacak
ya gözlerin;gözlerimin içinde
birazdan mı kaybolacak
ya sen
birazdan mı bende olacaksın
ya da ben mi birazdan sende olacağım
peki birazdan ne zaman biz olacak?

s.t

04.06.2008

özlemek

Özlemek sana dair her şeyi
Üstü tozlanmış örtülerin altında
Gece karanlığının
Sokak lambalarıyla aydınlatıldığı
Şehirde
Seni bulmak yüreğimin en kalabalık yerinde
Ve okuduğum yazıda
Şiirde
Seyrettiğim filmde sana dair kabukların
Altında kanayan yaralara aldırmadan
Kan denizinde yüzmekmiş
Ve sensizlik tepesinden bakmakmış
Bir zamanlar
İkimizin dediğimiz bu şehre
Tek başına…
***
Tek başına yürümekmiş
Gölgelerimizin suretini bıraktığımız
Kaldırımlarda…
Ve ikimiz değil artık bu şehir
Bir ve iki olmuş aynı çizgide
Ayrı düşmüş yüreklerde
Bu şehir
***
Ve
Kopmamak için bu şehirden
Yüreğimizden kopardığımız kırıntılarla
Beslemekmiş
Martıları ve de güvercinleri
Geri dönüşlerin birinde
Sevda kuşlarıyla avutmak için
Yüreğimizi…
Ve sen olmayı bilmek yeniden
Havasında, suyunda, toprağında
Bu şehrin.
***
Ve bu şehrin karanlığında
Özlemekmiş
Saçının kokusunu,
Teninin sıcaklığını,
Gözlerinin içinde
Uçsuz bucaksız
Kaybolmayı
Özlemek…

Senin yaşadığın bu şehirde
Sen olmayı özlemekmiş
Her geri dönüşümde
Bu şehre
Sensiz yüreğimde
Sen olmayı…
Birde bu şehrin
Ben olmasını…

s.t
07.03.2008

zaman

zamanın dünyasında başı boşum
içimdeki zamanı dışımdakine yetiştiremiyorum
bir koşuşturmaca yüreğimin beynime
beynimin yüreğime özlemi
zamanın içinde hiçi
hiçin içinde zamanı istiyorum
ve zamanın içinde hamileyim
sensizliğin ve sessizliğin sancısı içinde
bir yudum sevdayım
susuzluğumu giderdiğim dudaklarımızda.

s.t

08.05.2008

Bir bahar sabahı yeşilliklerinde kayboldum ben. İçimde uçuşan baharın ilk kelebekleri sanki, nereye konacaklarını bilmeyen, kalpleri kanatlarında atan kaybolduğum yeşillikleri arayan.
Sen bende; toprağa yeni dikilen fidanın can suyu gibi, kır çiçeklerinin doğum sancısı, ağaçların ilk tomurcuk heyecanı, rüzgarın yeni tomurcuklanan dallarla dans edip seviştiği gibisin.
Sen bende; aşklarının susuzluğunu baharın ılık yağmurlarında dindiren kuşlar gibi, ufukta yangınını söndüren güneş misali, gecenin laciverdine sığındığımsın.
Sen bende; mavinin yeşile çaldığı sahilde kumların dalgalarla serinlediği, içinde aşkla yüzen gemilerin vardığı liman gibisin.
Sen bende; yeşiline hapsolduğum parmaklıklar gibisin ,ben ise gözlerinin yeşilinde kaybolduğum gardiyanım.
s.t
27.04.2008

beklemek

Beklemek...
neyi beklemek
neden beklemek
kimden ne beklemek
kimi kimden beklemek
niçin beklemek

saatin dakikalarında
gecenin karanlığında
sebepli Ya da sebepsiz
sarhoşluğun anlamsızlığında
zamanı beklemek

zamansızlığın yaşanmışlıklarında
geri dönüşleri beklemek.....

s.t
08.09.2008

dem

Yüreğimin ortasında demlenmekte
Yaşanmışlıkların acısı
Ve ben bunlarla büyütmekteyim
Yağmur damlalarıyla filizlendirdiğim
Çocukluğumu
Ve
Sevginin sitemkar acısına
Bakışların kaçınılmaz kayboluşluğunu ekleyerek
Kıyılarda parçalanan denizin damlalarıyla
Olgunlaştırdım yüreğimdeki çocukluğu
Ve şimdi
İçimde büyük bir çocuk her daim ağlamaklı…

s.t

09.08.2008

içimden

İçimden öyle yazılar yazdım ki
sana senden habersiz.
Ne şiirler besteledim
yokluğundaki hasretine
gözlerimi her kapadığımda.
açtığımda benim olmayacağını bile bile...
*******
işte o zamanlarda saat
beni sen geçiyor;
yelkovanın akreple her buluştuğu zamanda
biz oluyor zamanlar sonsuzmuşcasına..
sonsuzmuş saliselerin kavuşması
bende sen ile...
akrep ise zamanın salisesinde
yelkovanın peşinde...

s.t
16.04.2008
ne denizler gördüm
sularında nefretler barındıran
ne denizler gördüm
bir damlasında dünya sevgileri taşıyan


ne dinginlikler gördüm
sonunda öfke kokan
ne fırtınalar gördüm
merkezinde sevda olan
ne benler gördüm


içlerinde ben olmayan
ne sizler gördüm
içlerinde ben olan

s.t

merhaba


Merhaba;
Hayatın zamanında doğduk, önce emekledik sonra yürüdük bu zaman zarfında. Anlamsızdı önceleri tüm hareket ve seslerimiz , çevremizdekileri güldürüp neş'e katan. Hayatın zamanı büyüdükçe önce düşmeyi öğrendik acısıyla ,yardımsız kalkamadığımız. Sonra düşmelerin ne kadar acı verdiğini öğrendik ve yardımların gerçek anlamda olmadığını. Daha sonra tek başına kalmayı öğrendik düştüğümüz yerden dizlerimiz kanayarak , kanayanları sarmak için kalkmayı öğrendik. Kendimize yetmeyi öğrendik hayatın zamanında; zamanda gözyaşını saklamayı,insanları öğrendik. Büyüdükçe hayatın zamanı, kırılan kalpleri öğrendik ardından kalbin döktüğü yaşların büyüklük olduğunu öğrendik. Ve zamanda yalnızlığı, arkadaşlığın,dostluğun hasretini aşkın yıkımını öğrendik...
Hayatın oyununda aldığımız rolleri öğrendik. Oyunu geliştirmemiz istenen. Zamanın çizdiği çizgide rol arkadaşlarımızı seçtik ve önemseyerek benimsedik. Oyunun içinde oynadıkça öğrenip büyüdük , büyütüp dostluğa çevirdik arkadaşlıklarımızı paylaştıkça bir şeyler kattığımız kendimize zamanın çizgi oyununda....
s.t

ne kişilikler yükledik sevdalara
benlerle senleri karıştırdığımız
biz olmaya çalışırken
ben ve sen kaldığımız...

s.t

24.05.2008

bahar

Yüreğime anlatamadığım
çaresizliğin sessizliğinde kaybolduğum
Aşınalığa hapsolduğum tanıdıklarım benim
tanıdık saydığım duygularım
yüreğime mal olduğun
acılara katlanma zorunluluğum
sensizliği düşünmezken
seninleyken de sensiz olduğum
suskunluğum ,yanıtsız sorularım
zamansız gelen acı dargınlıklarım
ve boğazıma düğümlenen ahlarım
nefretim, isyanım , sessiz çığlığım
sen duymasanda peşinde var olan düşüncelerim
ve umudum...
tanımını yapamadığım , sorulara cevap veremediğim
bahar beklentilerim...

s.t

sana dair

Sana dair o kadar çok cümle var ki içimde kağıtlara dökemediğim. Yolunu kaybetmiş ateş böcekleri gibiler bir anda bir araya gelen ve bir anda kaybolan içimde. Hırçın dalgalar misali parçalanan ve o kadar hırçınken bile bir anda durulan,hiç beklenmedik bir anda patlayan gökyüzü gibi duygusal ve bir o kadar duygusallığın içinde gülen güneş gibi... ve bazen uçsuz bucaksız çöllerde susuz gibi gözlerinin içinde kuruluğum.
Ve yorgun bedenimin içinde sevdasına yanık bir ben ve bu sevdayı yazdıkları ile büyüten yüreğin özlemi sana kurduğu çümlelerde...


s.t

bilirmisin

Bilirmisin
yazamadıklarımı bilirmisin
yüreğimi kemirirler
ne kadar boş kağıt zarfladım
geçmişten geleceğe bilirmisin
başlangıçlara ve bitişlere dair
sen bilirmisin
içimdeki kara kalem çizgileri
silinip yerinde kalan izleri
sen bilirmisin
sensizliğin resmini, şiirini.. anlamını
sen , sen bir gözyaşının
nasıl acılar yaşattığını
sana susattığını
sen bilirmisin kendine yabancı
kalp körlüğünü, yok olmayı
sen...
bilemezsin , bilmiyorsun
anlamıyorsun bile
o zarflanmış boş kağıtlarda
gizlenen gözyaşlarını okumayı
yüreğimi hissetmeyi bilmiyorsun

s.t ve gülay polat

yüreğime

Yüreğime
kelimeler tükendi de sen hala içimde
evimin her köşesinde sende kalan izler
pervasızca seni bana taşıyan
içimdeki fırtınayı körükleyen
rüyalarımın kabusları haline gelen sensizliğin
içinde senden kalan emanetlerin
mazisiyle boğuşup dururken
ellerini her dokunduğun köşede, köşemde
derin çizgiler geriye senden kalan
silgisi olmayan
rüzgarın sürüklediği kıyıya
ellerimle seni kazıdığım yere
yüreğime...

s.t

20.03.2007

Aslında değişen ne var diye düşünüyorum siz gittikten sonra buralarda, mevsimler önce sarardı sonra yapraklar savruldu sonbahar rüzgarlarında.
sonbaharın ılık nefesinde özgürce uçtular esintinin bıraktığı yerlere. Her bir yaprak tanesi önce beğendi düştükleri yerleri güle oynaya geçirdiler
sonbahar güneşindeki son demlerini. Yürekleri öyle sevgi doluydu ki günün birinde ayrılacakları akıllarına bile gelmemişti bu son demde. Gün o gündü,
sevda dolu ayrılıkların günü, özlemle geçecek yüreklerin sevdasıydı. Ayrılık rüzgarı aldı her birini savurdu yalnız diyarlara, kendi dünyalarına keşmekeş
dolu şehirlerine. Ayrı şehirlerde aynı sevdayı yaşayan yürekleri sardı mevsimlerin soğuğu. Ayrılık hasretleri ısıtılmaya çalışıldı film karelerinin anılarında
sevda yüklü dostlukları.....
s.t
23.11.2007

noktalar


Noktalarla oluşturduğumuz çizgiler üzerinde sürüp gitmekte hayatımız. Hangi noktada durakladığımızı , nefes almak için hayatımıza iliştirdiğimiz virgüllerin üzerine koyduğumuz noktaların farkında olmadan çizdiklerimizin üzerindeyiz. (Nefes almak için) arkamızda bıraktığımız virgüllerin üzerine gelen noktaların oluşturduğu çizgilerin derinliğinin anlamının anlamsızlığı ile yüreğimize yazdıklarının…
Karmaşık noktalama işaretlerinin içerisinde yerleştirdiğimiz benleri yaşatmaktayız… kapattığımızı düşündüğümüz parantezlerin içinde kalan ben hayatlarımızı. Aslında her kapanan parantezin ardında, sessizce ve kendince açılanları görmeden yaşadığımız ve yaşattığımız ben hayatları çizgilerde… ne çığlık ünlemlerinin farkındayız ne de neden soru işaretlerinin. Karmaşıklığını oluşturduğumuz noktalama işaretlerinin çizgilerinde…
s.t
20.11.2007

yıldızlar


Yıldızlara bilet aldım seninle birlikteyken dün gece. Gidecektin gecenin sabahına, bende ardından birlikte baktığımız yıldızlara. Hep gece olsun diye dua edecektim güneşe,uzaktan bile olsa gözlerini görebilmek için. Rüzgara yalvaracak sıcak bir esinti ile yanına düşecektim; saçlarını, tenini okşamak için. Gözlerinin yeşiline dalarak ,içinde kaybolacağım. Senin gözlerinde seyredeceğim bana bakmanı,göğsüne yaslanıp yüreğindekileri dinleyeceğim sessizce. İşte o anda yanıp tutuşacağım ellerini ellerimde hissetmek için, saçlarını okşamak, sana dokunabilmek için, yeşil deryadan akıttığın gözyaşlarını öpücüklerimle dindirebilmek için. Gece bitmek üzere gün ışığı acı acı üzerime vurmakta . yüreğimde bir sızı ayrılık vakti şimdi. Söz ! gece ile geleceğim yosun gözlüm bahar kokulum . o uykusuna ben gökyüzüne daldım. Şimdi beklemek vakti…
s.t
22.08.2007

Başlangıçları bilmediğim şu günlerde kelimelerimin hangi cümleleri kurup, hangi anlamları yükleyeceğini bilemiyorum. Bu duygu fırtınasında bile kelimelerimin acizliğini , anlamsızca oluşturduğu cümleleri bir türlü yazamamaktayım önümde duran sayfalara…. Karışıklığımın güvensizliği içinde kıymetlilerin acı verdiği yüreğime tutarsız davranışlarında…. En acısı ise onlardan vazgeçemeyişim;gönül defterimden silemeyişim. Öyle ki görünmeyen mürekkep kullanmışım sevgi bahçemde vazgeçemediklerimi sularken. Şimdi ise silemiyorum en derinlerde suladığım görünmezlerimi. Tuhaf olan şey ise kıymet biçtiğim tutarsızların orada olmalarının bana iyi gelmesi…
Nedir bu yüreğimin anlamsızlığı…? Oysa ki ben sevgi denizimde hiçbir art niyet olmadan aldım sularıma kıymet verdiklerimi ; beklentisizce içimden gelerek karşılıksız sularımda besledim kıymetli görünmezlerimi.
s.t
11.05.2007
Kuruyan yapraklarımda istiyorum seni, yağdığın her damlayla. Gün doğduğunda çiğ misali… sabahın ilk ışıklarının ılıklığında can vermeni kurumuş yapraklarıma, süzülerek her milimimde senin dolaşmanı istiyorum. Neredeysen çıkıp gelmeni, bıraktığın yüreğime, sensizken virane olan… kurumuş küllerinden seninle yeninden doğmak isteyen, sabahın gecesine yıldız misali, gecenin sabahına güneş….


s.t

03.07.2007
ilklerle başlayan yolların
parıltılı yokuşlarında
engellerin engellenemeyen
karanlık kuşağında
esirmişçesine yanan ateşin
rüzgarla savrulan kıvılcımının
dokunulmaz soğukluğunda
esaretin uzak aydınlığının
masum sanılan mahkumiyetinin
içerisinde yapa yalnız yüreğimin
rüyasısın sen...

s.t
06.03.2007

gül kokulum

her baktığım yerde sen
kirpiklerimden akıtmaya kıyamadığım
yalnız gecelerimin gül kokulu hayalleri
bedenimde yaptığımız son dansın ritmi
senin için büyüttüm kırmızı beyaz gülleri
geleceğin güne hasret
şimdi ise öyle bir bahçe var ki
senden bana kalan
orkideler güllerle bezeli
içlerinde ise ben, seni bekleyen
yüreğimde büyüttüğüm güllerle....

s.t

26.03.2007
Gecelerin sabahına her uyanışımda aklıma düşüşüne anlam veremiyorum. Adını her anımsadığımda yüreğimin sıkışıp kasılmalarına
engel olamıyorum. Kelimelerin düğümlenişine , sıraya koyamayışıma , anlamsız öylece havada asılı bıraktığıma inanamıyorum. Kiminle göz göze gelsem gözlerini aradığımı fark ettiğimi anladığımda neden diye soruyorum suskunluğu, kendime... sonra sonra mavi ile yeşilin karışımı gözlerin baskın çıkıyor sorularıma, bir bildiği vardır diye. Ama bu bilinmezliğin beni çaresiz bırakmasına dayanamıyor yüreğim, her geçen gün daha da büyük bir acı ile sıkıştırmakta beni.
Yorulmaktayım artık sana çıkan yollarımı değiştirmekten;sakınmak ister yüreğim kendini senden bitanem ... ne yazıktır ki hiç de başarılı olamamakla birlikte zamana bıraktığım yüreğim avuçlarına ulaşmayı beklemekte, güneşin batışında sabahı beklediği gibi, yıldızların geceleri hasret giderdiği gibi. Bense bu karmaşanın içinde elim kolum bağlı zamanla birlikte yürümekteyim kendime sorupda cevaplarını bilmek istemediklerimle...

s.t 07.03.2006

senini niyetine

Senin niyetine İstanbul'u sevdim
açtım İstanbul kapadım İstanbul gözlerimi
senin niyetine sevdim İstanbul'u
*****
hani boğaza bakan sahillerini
gözlerini andıran rengiyle sevdim
hani İstanbul semalarında doğan güneşi
saçların niyetine okşadım
dudaklarını hayal ederek içtim sularını
neredesin diye haykırdım
karanlık İstanbul gecelerine
İstanbul'un karanlık gecelerinde
sevdim seni
tek başıma
******
üşüdüm İstanbul gecelerinde
yokluğuna hasret
İstanbul gecelerini sevdim sen niyetine
dünyada İstanbul'u sevmek varmış seninle
Ya da İstanbul' la birlikte seni sevmek
ölesiye....

s.t 07.02.2000

yeniden

kör karanlığın uzak yıldızlarında
yolunu kaybetmiş gibi
bu sevginin nereye sürüklediğini bilmeden
rüzgarın savurduğu şaşkın yaprak gibi
düşürdüğünde yüreğimi ayaklarının altına
serilircesine
severim umarsızlığını görmeden
sabır taşlarını tek tek dizerek kalbime
gözlerinin kayalıklarında
parçalanmayı göze alarak
beklentisizce
yine yeniden severim...
s.t 16.10.2006
yarınlarımın emaneti dünlerim
geleceğimin şimdileri
buram buram yasemin kokan
yağmurlarda bıraktın
yüreğime emanet gözlerini
ve her yağmurda
sızlar emanetin
yüreğime hançer misali....


s.t 13.10.2004

bilseydim

bilseydim
kabuk bağlamışların
içerden sinsice kanadığını
o akan kanların içinde boğulacağımı
acımasızca kanatırdım
bilsemde acı çekeceğimi

bilseydim
o kabukların altında ezileceğimi
kendi kanattıklarımda boğulacağımı
ve yinede bir kadeh sıcak şarap gibi
yudum yudum içerdim kanattıklarımı...

s.t. 12.10.2004

ayak izleri

anılarımı yaşlarla suladım
kapattığımı sandığım
ayak izlerini silmek için
ne kadar derinmiş ki
bunca yıldır dolduramadım
her damlanın düşüşünde
bıraktığın ayak izlerine,
sanki yüreğim boğuldu içlerinde...

s.t. 12.10.2004
gökte uçan bir kuştum
kanadımı kırdılar düştüm
sana gelmek için yola çıkmıştım
yollarımı kestiler bittim
yüreğimi sana vermiştim
duydular....
elimi kolumu bağlayıp pranga vurdular
hissetmez oldum
ben sensiz bu dünyada
nefes alamaz oldum.

s.t. 18.03.2004

sana

döktüğüm gözyaşlarımı biriktirselerdi
sandal olup sana gelirdim
geceler boyunca attığım oltalara
yıldızları takabilselerdi
biriktirip sana yol olurdum
çöllere sürgün etselerdi
o çölleri gözlerinin renginde yetiştirir
yine sana gelirdim...

s.t 11.03.2004

OKUMADIN


yağmurlardan yıpranmış sokaklarda
başı boş dolaşmayı
yalnızlığa esaretliği,kendine merhametsizliği
yüreği attığın yangınları
okuyamadın, okumadığın satır aralarını
sessizliğe bile yüklediğin anlamların
çaresizliği içinde yok olup gitmeyi
yağmurun her cama vuruşunda
esaretine aldandığın yalnızlığın
çekiciliğine kapılıp kendini unuttuğun
unutmakla kalmayıp delhizlere salıverdiğin...




S.T 01.12.2005